IGMG DÜSSELDORF BÖLGESİ Konferans, 16 Mayıs 2025

Blog gönderi açıklaması.

5/20/20254 min read

IGMG DÜSSELDORF BÖLGESİ

Konferans, 16 Mayıs 2025



“Kitlesel Toplama, Zorla Asimilasyon ve Yerleşimci Sömürgecilik: Çin Hâkimiyetinde Uygurlar” – IGMG Düsseldorf Bölge Bölgesi‘nde Bilgilendirici Bir Konferans


Dün akşam Neuss’taki dolu salonda etkileyici ve bilgilendirici bir etkinlik gerçekleşti. Katılımcılar, Çin’in Sincan bölgesindeki Uygur halkının durumu hakkında derinlemesine bir bakış açısı kazandılar. Dr. Rune Steenberg’in “Kitlesel Toplama, Zorla Asimilasyon ve Yerleşimci Sömürgecilik: Çin Hâkimiyetinde Uygurlar” başlıklı sunumu, sadece mevcut baskı politikalarının ayrıntılı bir analizini sunmakla kalmadı, aynı zamanda bilimin küresel adaleti desteklemedeki rolü üzerine felsefi bir düşünce sundu.


Dr. Rune Steenberg: Küresel Sorumluluğa Sahip Bir Antropolog


Dr. Rune Steenberg, Uygur halkı ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki gelişmeler üzerine uzmanlaşmış bir antropologdur. Çekya’daki Palacky Üniversitesi Asya Çalışmaları Enstitüsü’nde AB destekli bir araştırma projesini yürütmekte ve Marie Curie bursiyeri olarak görev yapmaktadır. Çin, Orta Asya ve Endonezya’daki uzun süreli saha çalışmaları sayesinde Uygurların kültürü ve tarihi hakkında derin bilgiler edinmiş; evlilik, sınır ticareti, gayriresmilik, yolsuzluk ve diaspora aktivizmi gibi konularda birçok bilimsel yayın üretmiştir.


Konuşmasında Steenberg, şu temel tezi ortaya koydu: Bilimsellik ve küresel adalet onun için birbirinden ayrılmazdır. “Bilimin görevi sadece gözlemlemek değil, aynı zamanda toplumsal adaletsizlikleri dile getirmek ve küresel adalete aktif olarak katkıda bulunmaktır,” diyerek sözlerine başladı. Ona göre, Uygurlara karşı işlenen ağır insan hakları ihlalleriyle yüzleşmek ve bu baskıların sona erdirilmesi için uluslararası baskı araçlarını harekete geçirmek ahlaki bir zorunluluktur.


Kitlesel Toplama ve Zorla Asimilasyon: Çin’in Stratejisi


Steenberg, Çin hükümetinin Uygurlara yönelik kapsamlı ve sistematik baskı politikasını detaylarıyla analiz etti. Bu baskı politikasının merkezinde, resmi olarak “eğitim merkezi” olarak sunulan ama gerçekte zorla asimilasyon ve insanlıktan çıkarma merkezleri olan “yeniden eğitim kamplarında” gerçekleştirilen kitlesel toplama yer alıyor.


“Bu kamplar sadece siyasi kontrol araçları değil, aynı zamanda Uygur kültürü, dini ve kimliğini zorla yok etme girişimidir,” dedi Steenberg. “Çin hükümeti, Uygurların dini pratiklerini terk etmeye, dillerini unutmaya ve tamamen Han Çinlisi kültürüne boyun eğmeye zorlandığı bir asimilasyon politikası yürütüyor.” Bu durumun kültürel soykırımın açık bir örneği olduğunu ve temel insan hakları ilkelerine aykırı olduğunu vurguladı.


Steenberg’in dikkat çektiği bir diğer önemli husus ise “yerleşimci sömürgecilik”ti: Çinli göçmenlerin bölgeye bilinçli bir şekilde yerleştirildiğini ve bu şekilde etnik yapının değiştirilerek Uygur kimliğinin zayıflatılmaya çalışıldığını belirtti. “Bu, uzun vadeli bir plandır. Amaç, Sincan’ı bir Çin yerleşim alanına dönüştürmek ve Uygurları azınlık haline getirmektir,” dedi antropolog.


Zaman Tanıklığı: Gerçeklerin Sesi


Gecenin duygusal zirve noktalarından biri, bölgedeki baskılara bizzat tanıklık etmiş bir şahidin konuşmasıydı. Geçtiğimiz yıl Sincan’da bulunan Sinan Çoban, yaşadıklarını paylaşarak katılımcılara son derece etkileyici bir bakış sundu.


“Uygur iseniz, sürekli bir korku içinde yaşıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, hükümetin gözetimi altındasınız,” dedi Çoban. Anlattıkları, sadece Uygurların kendilerinin değil, ailelerinin de yıllardır süren baskılardan nasıl psikolojik ve fiziksel olarak etkilendiğini gözler önüne serdi. En sarsıcı anlatılardan biri, aile üyelerinin hiçbir açıklama yapılmadan kamplara götürülüp yıllarca izole edilmesi ve kaybolan insanların geride kalanlar tarafından yaşayıp yaşamadıklarının bilinmemesiyle ilgiliydi. “İnsanlar ortadan kayboldu ve aileleri onların hâlâ yaşayıp yaşamadığını bilmiyor,” dedi.


Kurumsal Dayanışma ve Çağrı


Bölge temsilcisi ve Kurumsal İletişim Başkanı Yunus Semerci, konferansın başında şunları söyledi: “Dr. Rune Steenberg gibi bir uzmanın bizlere tarihî ve siyasî bağlamları açıklayacak olmasından memnuniyet duyuyorum. Aynı zamanda, kişisel hikâyesini bizimle paylaşacak bir tanığın varlığından dolayı da müteşekkirim. Onun hikâyesi, sesi olmayan binlerce insanın sesi niteliğindedir.”


Help Uyghur e. V. yardım kuruluşunun kurucusu ve başkanı Nuriddin Abdulcelil ise Semerci’nin ardından söz alarak IGMG’ye iş birliği için teşekkür etti. Derneğin hedeflerini ve projelerini tanıtarak Sincan’daki felaket niteliğindeki duruma dikkat çekti. “Yaptığımız çalışma, Uygurların çektiği acılar hakkında dünyayı bilgilendirmek ve somut yardım sunmak açısından çok önemlidir. Ancak bilinçlendirme ve diyalog da uluslararası çabaların güçlendirilmesi için hayati önemdedir,” dedi Nuriddin Abdulcelil.


Harekete Geçme Çağrısı


Konferansın sonunda Yunus Semerci katılımcılara şöyle seslendi: “Çoğu zaman toplumsal katılım küçük adımlarla başlar. Bilgilenmeye devam edin, duyduklarınızı başkalarıyla paylaşın, insan hakları örgütlerini destekleyin, bilinçli tüketim yoluyla, sesinizle, duruşunuzla siyasi baskı uygulayın. Çünkü soykırımlar sadece faillerle değil, dünyanın sessizliğiyle de gerçekleşir.”


Sonuç: Küresel Dayanışmaya Acil Bir Davet


Bu etkinlik, yalnızca Uygurların durumuna ilişkin bilimsel bir analiz sunmakla kalmadı, aynı zamanda duygusal bir dayanışma ve sorumluluk çağrısı niteliğindeydi. Dr. Rune Steenberg, bilimin insan hakları ve sosyal adalet gibi küresel zorluklarla nasıl yakından bağlantılı olduğunu gösterdi. Bilgisi ve bilimin küresel adaletle ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğu yönündeki net duruşu, katılımcılara insan haklarının ve uluslararası sorumluluğun önemini düşündürdü.


Neuss’taki etkinlik, Uygurların yaşadığı baskılara dair kamuoyunda farkındalık oluşturmak ve uluslararası toplumun Uygurlar ve diğer ezilen halklar için daha güçlü adımlar atmasının gerekliliğini vurgulamak adına önemli bir adım oldu.