Doğu Türkistan millî mücadelesinin unutulmaz lideri: Mehmet Emin Buğra
Blog gönderi açıklaması.


Hazretim ünvanıyla tanınan, Millî İnkılap Teşkilatının kurucusu ve başkomutanı, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne askerî ve ekonomik katkılar sağlayan efsanevî lider Mehmet Emin Buğra, vefatının 60. yılında saygıyla anılıyor.
14.06.2025, QHA
Doğu Türkistan'ın millî mücadele tarihine damga vuran, unutulmaz lider Mehmet Emin Buğra, 60 sene önce yaşama veda etti. Zaman ve mekân fark etmeksizin Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için mücadele eden efsanevî lider Mehmet Emin Buğra, bugün saygıyla yad ediliyor.
MEHMET EMİN BUĞRA KİMDİR?
Mehmet Emin Buğra (Hazretim), 1901 yılında Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde saygın bir ailede dünyaya geldi. Hoten'in saygın din alimlerinden biri olan babası Pir Abidin Hacı'yı küçük yaşta kaybeden Buğra, dört erkek ve iki kız kardeşiyle beraber annesi Sekine Banu Hanım’ın terbiyesi altında büyüdü. Buğra'nın annesi Sekine Banu Hanım ise, 1863 yılında Hoten bölgesinde hüküm süren Hoten Hanlığının kurucusu Abdurrahman Paşa’nın torunuydu.
Dokuz yaşında Hoten’de ilk tahsilini yaparken 10 yaşında annesini kaybeden Buğra, amcası Mehmet Niyaz Hacı’nın himayesine girdi. 22 yaşında ise Hotan'ın Karakaş nahiyesindeki meşhur medreselerinde yüksek din tahsilini Arap ve Fars dillerinde tamamladı. 1922-1930 yılları arasında Hoten ve Karakaş'ta Tefsir ve Hadis konularında hoca olarak görev yaptı.
ÇİN'E KARŞI MİLLİ İNKİLAP TEŞKİLATI KURULDU
Buğra, ilmi ve hitabet yeteneğinden dolayı kısa zamanda bölgede saygın ve nüfuzlu din alimlerine verilen “Hazretim” unvanını aldı. Doğu Türkistanlı lider, 1931’de altı aylık Doğu Türkistan gezisine çıktı. Bu süreçte her kesimden insanla tanıştı ve fikir alışverişinde bulundu. Aynı zamanda bölgedeki Çin varlığı ve askeri durum hakkında bilgi topladı.
Gulca'da din alimi Sabit Damolla ile tanışması hayatında önemli bir dönüm noktası teşkil etti. Buğra, Damolla ile yaptığı görüşmeler sonucunda Doğu Türkistan'ın Çin esaretinden kurtulması gerektiğine ve bağımsızlık için Çin’e karşı silahlı bir direnişin şart olduğuna kanaat getirdi. Hoten’e dönünce Eylül 1932’de Milli İnkilap Teşkilatını kurdu.
60 KİŞİLİK BİRLİKLE ELDE EDİLEN BÜYÜK ZAFER
Teşkilatın amacı, üye toplamak, para ve silah tedarik etmekti. Kısa bir süre içinde 3 yüzü aşkın üye bulundu ve 50 kadar eski tüfek ele geçirildi. 1931 yılının birinci ayında Sabit Damollam Hindistan, Türkiye ve Hicaz gezisinden çok önemli bilgi ve tecrübelerle dönmüştü. Kendisi de adı geçen gizli teşkilata katıldı. Tahminen bir yıl süren gizli faaliyetlerden sonra 20 Şubat 1932 tarihinde Hotan'ın Karakaş nahiyesinde Geçici Hoten Hükûmeti’nin teşkili kararlaştırdı. Hükümet reisi Karakaş kadısı Mehmet Niyaz Alem, Başbakan Sabit Damollam ve Başkomutan ise Mehmet Emin Buğra olarak belirlendi.
Doğu Türkistan bağımsızlığı için Çin yönetimine karşı silahlı ayaklanmanın tarihi, Çinliler tarafından fark edilince 22 Şubat 1933 günü acele toplanan 60 Uygur Türkünün katılımıyla Karakaş’tan isyan dalgası başlandı. O gün Karakaş'taki bütün Çinliler temizlendi. Kısa bir süre içinde Mehmet Emin Buğra önderliğinde birlik, batıda Kaşgar’ın Yenihisar nahiyesinden doğuda Çin’in Dunhuang eyalet sınırına kadar olan bölgeyi Çin istilasından kurtardı.
Alim olduğu kadar iyi bir siyasetçi, şair, yazar ve tarihçi bir kişiliği de olan Buğra, 12 Kasım 1933 tarihinde Kaşgar'da ilan edilen Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin tesisine büyük katkılarda bulundu. Yeni kurulan cumhuriyete, ekonomik ve askeri alanlarda yardımlarda bulundu. Cumhuriyetin kısa süre içerisinde Çinli Müslümanların ve Rus kuklası militarist Şing Şi Say’in eliyle yıkılması dolayısıyla Buğra, vatan ve millet davasını yürütmek için 1934 yılında Hindistan’a hicret etmek zorunda kaldı.
Hindistan ve Afganistan’ın Doğu Türkistan’a sınırı olan Pamir ve Vahan yörelerinde tekrar birlik kurmaya çalışan Buğra, Doğu Türkistan'a dönüp ülkeden zalim Çinlileri kovmanın hesaplarını yaparken, diğer taraftan ilminin zekatı olarak gördüğü Şark-ı Türkistan Tarihi adlı çalışmasını bitirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışmalarını aralıksız sürdürmüştü.
Bu çalışmalar kısa sürede meyvesini vermiş ve 1940 yılında halen bir şaheser olarak kabul edilen Şark-ı Türkistan Tarihi adlı kitabı ortaya çıkmış ve eserin ilk baskısı da Kabil'de yapılmıştı.